Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ankara'da öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş ile görüşmesi beklenirken Milliyetçi Hareket Partisi'nden (MHP) yeni açıklama geldi. Erdoğan'ın yaptığı ikili görüşmelerin çarpıtılmasını hayretle ve ibretle takip ettiklerini belirten MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Sayın Cumhurbaşkanımız doğal olarak herkesle görüşebilir, herkesle konuşabilir, herkesi dinleyebilir, bizce hiçbir mahsuru ve sakıncası yoktur." dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.
MHP lideri Bahçeli televizyon ekranlarında ya da gazete sayfalarında kulis bilgisi maskesiyle servis edilen dedikoduları, körüklenen spekülasyonları, estirilen yalan rüzgarlarını, özellikle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı ikili görüşmelerin çarpıtılmasını hayretle ve ibretle takip ettiklerini söyledi.
"SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ HERKESLE GÖRÜŞEBİLİR, KONUŞABİLİR BİZCE HİÇBİR SAKINCASI YOKTUR"
İki kişi arasında geçen bir konuşmanın, sanki not alan kalabalık bir dinleyici güruhu varmışçasına takdim edilmesinin, bu vesileyle karmaşa ve kargaşa ortamının yaratılmasının normalleşme bekleyen malum zihniyetlerin basit kurnazlığından başka bir şey olmadığını ifade eden Bahçeli, "Sayın Cumhurbaşkanımız doğal olarak herkesle görüşebilir, herkesle konuşabilir, herkesi dinleyebilir, bizce hiçbir mahsuru ve sakıncası yoktur. Bizim nazarımızda mahsurlu olan taraf asla astarı olmayan söylentilerin gemi azıya alması, saçma sapan iddiaların azgınlaşması, fitnenin de kamçılanmasıdır. Gerekirse ve yeri gelirse kamuoyunu şeffaf ölçülerde bilgilendirmek suretiyle kaynayan dedikodu kazanının basıncını düşürmek alternatif bir yol olarak değerlendirilmelidir. Her zaman resmin büyüğüne odaklanmalıyız. Sadece maşayı değil, tutan ve tutturan elleri de görebilmeliyiz. Böyle yaparsak düşünce ve eylem temelinde yanılma payımız en az düzeyde olacaktır." değerlendirmesinde bulundu.
MHP olarak hayatın akışını ve hadiselerin akışkanlığını Türk milliyetçiliğinin ilkeleriyle, hukuk ve demokrasinin ilk yardım kılavuzuyla okuduklarını, bugüne kadar birilerinin dolduruşuna gelerek, tahriklere itibar ederek dava ve siyaset mücadelesini sürdürmediklerini dile getiren Bahçeli, "Hep söylediğim üzere dibi görünmeyen kuyulardan sırf susuzluğumuzu gidermek pahasına dahi olsa su içmedik, muhatabı kargalar olan korkulukları boşu boşuna taşa tutmadık, hele hele korkuya hiç rehin düşmedik. Dik durduk, doğru olduk, düzgün yaşadık; ahlaki ve siyasi çizgimizden sapma göstermedik." diye konuştu.
Son zamanlarda eş güdümlü olarak Türkiye aleyhine iç ve dış tehdit sarmalının gittikçe genişlediğini, rol paylaşımı içinde olanların ve işbirliği halinde bulunanların provokasyonlarına hız verdiğini yakından müşahede ettiklerini bildiren Bahçeli, Türkiye'yi karanlık operasyonların hedef ülkesi haline getirmek için ellerini ovuşturanlara taviz vermeyeceklerini, dayatmalarını alttan almayacaklarını söyledi.
Bahçeli, "Allah muhafaza, tam tersi olursa, milletin yüzüne bakamayız, şehitlerimizin haklarını ödeyemeyiz, Mahkeme-i Kübra'da bu zilletin, bu rezilliğin, bu vebalin hesabını veremeyiz." dedi.
"HERKESİ UYARIYORUM, ASIL HEDEF TÜRKİYE'MİZDİR"
Bir yanda MHP ile Cumhur İttifakı'na sistematik saldırılar yapılırken diğer yanda emperyalizmin kanlı gündeminin, bölücü terör örgütü eliyle temsil ve teşhir edildiğini ifade eden Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir yandan MHP ile Cumhur İttifakı’nın stratejik olarak oyalanması, enerji israfı yaşaması, abuk sabuk siyasi ve hukuki meselelerle yerinde sayması amaçlanırken, diğer yanda güney sınırlarımız boyunca özerklik adı altında terör devletinin taşları döşenmektedir. Suriye'nin parçalanmasını esas alan emperyalist bir proje devrededir. Bölge ülkeleri suskun, küresel vandallık küstah ve hareketlidir. Türk milletinden öç almak için kuyruğa giren yerli ve yabancı mihraklar şirret kampanyalarını şu günlerde iyiden iyiye hızlandırmışlar, derinlik katmışlardır. Herkesi uyarıyorum, asıl hedef Türkiye'mizdir, yakın hedef son yurdumuzdur." Bahçeli, "CHP bu pis senaryonun alt yüklenicisi, yerli figüranıdır. DEM derseniz devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü dinamitlemek için hazırda bekleyen bölücü fitnedir." ifadelerini kullandı.
ABD'nin Suriye'de sonuçları çok vahim olacak bir oyun kurduğuna, ABD Dışişleri Bakanlığının, PKK/PYD/YPG'nin Suriye'de işgal ettiği alanları, "Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi" olarak tanımladığına dikkati çeken Bahçeli, "Suriye Arap Cumhuriyeti bölündü de biz mi duymadık? Suriye Arap Cumhuriyeti’nin toprakları paylaşıldı da bizim mi haberimiz olmadı?" diye sordu.
Bölücü terör örgütünün, işgal ettiği Suriye topraklarında önce 30 Mayıs, sonra da 11 Haziran'da yapmayı ilan ettiği sözde yerel seçimlerin ağustos ayına ertelendiğini anımsatan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Sözde seçimlerin, özerkliğin tescili konusunda mühim ve mecburi bir eşik olduğunu bilmeyen kuşkusuz yoktur. Bu terör stratejisinin, bu terör hamlesinin üst aklı, kumanda merkezi ikili ilişkilerimizi dostluk ve müttefiklik hukukuyla tanzim ettiğimizi zannettiğimiz ABD'dir. Binlerce kilometre uzaktan bölgemize gelerek fiili durum yaratan, terörizme alan açmak için ortam yoklayan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 2254 sayılı kararı başta olmak üzere, uluslararası hukuku ve devletlerin egemenliğini çiğneyen böyle bir dost ancak ve ancak düşman başınadır. ABD, Suriye’nin kuzeydoğusunda bölücü terör örgütüne seçim yaptırmak, özerkliğin demokratik temsilini ve temelini inşa etmek maksadıyla uygun bir ortam ve zaman kollamaktadır. Bu olacak şey değildir."
Devlet Bahçeli, Suriye'deki kanunsuz ve korsan seçimlerin yapılması için ağustos ayının işaret edilmesinin yanlış üstüne yanlış, skandal üstüne skandal olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin haklı ve güçlü tepkisinin ABD'ye geri adım attırmakla kalmadığını, 11 Haziran'da planlanan sözde seçimleri ertelettiğini söyledi.
"SÖZDE SEÇİMLER GÜNDEMDEN TAMAMEN ÇIKARILMALI"
"Bölücü terör örgütünün ABD desteğiyle yapmayı duyurduğu sözde seçimler gündemden tamamen çıkarılmalı, bir daha da tartışma konusu dahi yapılmamalıdır." diye konuşan Bahçeli, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin bölünmesine, parçalanmasına, dağılmasına kesinlikle karşı olduklarını vurguladı. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu ülkenin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygılıyız, her devletin de saygılı olmasını temenni ederiz. Suriye Arap Cumhuriyeti'nin toprakları üzerinde ameliyata girişmek, idari yapısıyla oynamak, bölücü terör örgütüne meşruiyet zemini kurmak için sözde demokratik manevralar yapmak, açıkça söylüyorum ki, Türkiye için haklı operasyon nedenidir ve böylesi bir hıyanete seyirci kalmak Türk vatanını, Türk milletini felakete sürüklemekle eşdeğerdir. Alarm zilleri çalan bu menfur ve melun gelişmeleri bölge ülkelerinin ve Rusya Federasyonu'nun sessizce izlemesi son derece düşündürücüdür. Güney sınırlarımız boyunca terör devleti hayalini kuranlara meydanın boş olmadığını, heveslerini kursaklarında bırakmak için tetikte ve teyakkuzda beklediğimizi ihtaren hatırlatmak isterim. Suriye'nin veya Irak’ın güvenliği Türkiye’nin güvenliğidir. Dişimizi sıkıyoruz, yumruğumuzu sıkıyoruz, Türkiye'nin ve Türk milletinin güvenliğini, milli bekayı müdafaa gayesiyle her mücadeleye hazır ve kararlı olduğumuzu tarih ve millet huzurunda da azimle beyan ediyoruz."
"TERÖRİSTLERİN GÖREVDEN ALINMASI HUKUK DEVLETİNİN ŞEREFİDİR"
Suriye'nin kuzeydoğusunda terör devletinin provaları yapılırken Türkiye'de de iç işgal cephesinin boş durmadığını, tahammülleri zorlayan söz ve eylemlerden vazgeçmediğini belirten Bahçeli, DEM Parti'li Hakkari Belediye Başkanı'nın hukuk sınırları kapsamında görevden el çektirilmesi ve ardından silahlı terör örgütünü yönetmek suçundan 19 yıl 6 ay hüküm alarak tutuklanmasının, Türk devlet ve hukuk onurunun şaşmaz hükmü olduğunu ifade etti.
Yerel seçimlerde bölücü terör örgütüyle iltisak, irtibat ve ilişki içinde olan teröristleri bilinçli ve sonuçları hesaplanmış şekilde aday gösterenlerin Türkiye'yi siyasi ve toplumsal çalkantıya mahkum etmek istediklerinin açık bir gerçek olduğunu söyleyen Bahçeli, "Yalnızca Hakkari Belediye Başkanı değil, haklarında yargısal süreçlerin devam ettiği 30’a yakın örgüt üyesinin belediye başkanı koltuğunda oturuyor olması demokrasiyle izah edilemeyecek despotluk ve düşmanlık alametidir." dedi.
DEM Parti'nin hedefinin yöre insanına hizmet olmadığını kaydeden Bahçeli, "DEM’li belediyelerin hemen hemen hepsinde paralel yönetim, PKK’nın sözde komiserleri vasıtasıyla ağırlığı ve gölgesi hakimdir. Ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgesinde bazı belediye başkanları, talimatı bölücü terör örgütü PKK’dan alırken, devletin hazinesinden aktarılan paraları da teröristlere yağmalattırmaktadır. Dünyanın neresine giderseniz gidiniz, hangi ülkenin hukuk sistemini incelerseniz inceleyiniz böylesi bir tablonun suç olduğunu, hatta devlete ve millete ihanetle eşanlamlı olduğunu görürsünüz. Kayyum edebiyatını ağızlarında sakız gibi çiğneyenler unutmasın ki, teröristlerin görevden alınması hukuk devletinin şerefidir, onurudur, ruhudur." değerlendirmesinde bulundu.
Hakkari Belediyesine kayyum atanmasına karşı çıkmanın demokratlık olmadığını söyleyen Bahçeli, "DEM'lenmiş CHP'nin başındaki zat, kayyum ezberini seslendirip halkın iradesinin tanınmadığını söyleyerek kendi kalesine gol üstüne gol atmaktadır. PKK'ya gıkını çıkaramayan, bölücü belediye başkanlarına en küçük tepki gösteremeyen, Suriye'nin kuzeydoğusundaki hain teşebbüsleri kuzuların sessizliğiyle izleyen bir şahsın, CHP genel başkanı olması başlı başına bir trajedidir." dedi.
"ŞAYET KAVGA EDECEKSEK, ÖZGÜR BEY RAHAT OLSUN, KORKMASIN, TIRSMASIN"
Bahçeli, grup konuşmasında şu değerlendirmelerde bulundu:
"CHP, DEM'lenmiş, gemlenmiş, yemlenmiş, ele geçirilmiş ve sonuçta şarampole devrilmiş, Atatürk'le yollarını çoktan ayırmıştır. Özgür Bey kavga istediğimizi söyleyip duruyor. Bizim böyle bir niyetimiz yoktur, böyle bir düşüncemiz hiç olmamıştır. Şayet kavga edeceksek, kavgaya gireceksek, Özgür Bey rahat olsun, korkmasın, tırsmasın, baksın işine. O bizim klasmanımızda da, kalibremizde de, ağırlığımızda da değildir. Az evvel söylediğim gibi, bizim meselemiz maşalarla değil, tutan ellerledir. Kayyum atanmasını demagojiye bağlayarak toplumsal infiali teşvik etmek arzusuyla yanıp tutuşanlar devletin hükümranlık haklarına ve hukuk güvenliğine kast eden ahlaksızlardır. Ne yapılsaydı, teröristlerin belediyelerde cirit atmalarına göz mü yumulsaydı?"
DEM Parti'li bir milletvekilinin, Hakkari Belediyesine görevlendirilen Hakkari Valisi'ni tehdit ettiğini aktaran Bahçeli, "Sanıyorum bu insana benzeyen canlı, fazla yürek yemiş, kanat takmadan yüksekten uçmaya tevessül etmiş. Türkiye Cumhuriyeti’nin şehit kanlarıyla sulanan, kahramanlıklarla nurlanan, fedakarlıklarla tapulanan vatan topraklarında, bir vatandaşımızın, bir polisimizin, bir askerimizin, bir kaymakamımızın, bir valimizin sokakta önünü kesecek, dolaşmasını engelleyecek dahili ve harici bir bedhahtı henüz güneş görmemiş ve görmeyecek, böylesi bir alçağın varlığına hiç kimse şahit olamayacaktır. Bu sözde milletvekilinin Ankara'da dolaşması, Gazi Meclisimize gelip fitne saçması sadece sabrımızın ve kör talihinin yaver gitmesinden dolayıdır. Türkiye’de 'Kürdistan' diye bir yer olmadığını, olamayacağını anlamakta zorlanan hayasız ve hastalıklı ruhlara daha ne diyelim, bu hakikati daha nasıl anlatalım?" ifadelerini kullandı.
Bahçeli, DEM Parti'li bir milletvekilinin "Kürt kökenlilerin vatandaş sayılmadığı" yönündeki açıklamalarını anımsatarak, bu iddianın sadece soysuz bir iftira değil, aynı zamanda düşman dili olduğunu söyledi. Bahçeli, "Ülkü Ocakları kurulduğu günden bugüne kadar geçen sürede Ülkü Ocakları Genel Başkanlığına getirilen özü de kökü de sözü de Kürt olan iki genel başkan vardır." dedi.
Bahçeli, demokrasinin işleyebilmesi için sadece siyasal hakların kullanılmasının yetmeyeceğini, aynı zamanda demokrasinin kural ve prensiplerine uyulması, bu kural ve prensiplerin işleyip işlemediğinin kontrol edilmesi gerektiğini vurguladı.
Yasalara saygı gösterilmesini ve her türlü şiddetin reddedilmesini, gerçekçi, genelgeçer ve kucaklayıcı demokrasinin olmazsa olmaz icabı olarak niteleyen Bahçeli, "Demokrasi ya da özgürlük, dileyenin dilediğini yapma hakkını vaaz eden veya yakıp yıkmayı, sövüp saymayı, ihanet ve melaneti meşru hak arayışı olarak sivrilten kaotik değerler değildir. Böylesi bir demokrasi anlayışı teorik ve pratik manada yok hükmündedir. Böylesi bir özgürlük iddiası bizatihi özgürlüğün ölüm fermanıdır." değerlendirmesinde bulundu.
Devlet Bahçeli, "Bebeklere kurşun sıkmakla demokrasi mücadelesinin bağı kurulamaz. Sandıktan çıkan oylar ihanetin barınağı ve korunağı sayılamaz. Eşkıyanın fermanını dağda yırttık, aynısını TBMM'de de yapmak demokrasi ve hukuk vazifesidir. Hiçbir siyasi mülahaza Türkiye'nin istikbalinden daha öncelikli değildir. Hiçbir siyasi düşünce istiklal haklarımızdan, milli birlik ve beka kararlılığımızdan üstün görülemez." diye konuştu.
Demokrasinin hakim olduğu ülkelerde, muhalefet partilerinin, birbiriyle çelişir gibi görünen iki ayrı tavır ve davranışı aynı anda göstermekle sorumlu olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Bir yanda iktidarı eleştirirken, diğer yanda da rejime ve ülkeye muhalefetten muhakkak kaçınmak durumundadırlar." sözlerini sarf etti.
Bahçeli, demokrasinin yüksek standartlara ulaşmasının, iki ucu keskin bıçak gibi parlayan bu hassasiyete riayetle yakından ilişkili olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Biz, bu hassasiyete 'milli, ahlaki, ilkeli ve sorumlu muhalefet anlayışı' diyoruz ve muhataplarını buna uymaya davet ediyoruz. Türk milleti müsterih olsun, gönlünü geniş tutsun. MHP ve Cumhur İttifakı çatışmak için değil, kardeşliği yaşatmak için vardır. Ancak, milli varlık tehlikeye düşerse gereğini yapmaya hazır olduğumuz çok iyi bilinmelidir. Bayrağın gönderden indiği yerde, bin yıllık kardeşliğin katledilmek istendiği anda, maldan, mülkten ve candan vazgeçmeye yeminli olduğumuzu hain odaklar hiç unutmamalıdır. Bugünün tarihi bir gün yazıldığında, geleceğin Türk nesilleri, kimin dürüst kimin dalavereci, kimin vatansatar kimin vatansever, kimin demokrasi yanlısı kimin demokrasi karşıtı olduğunu elbette idrak ve tescil edecek, hak ile batılın bir kez daha tefriki somutlaşmış olacaktır.
Bölücü terör örgütü PKK'nın arka bahçesi, asıl sütunu, iradesini ve varlığını Kandil'e bağlamış bir sözde partinin aldığı oy oranının, oy sayısının demokrasiyle bağdaşması, insanlıkla anılması, herkes bilmelidir ki şehitle caninin bir görülmesi, kahraman ile hainin bir tutulması kadar korkunçtur. İnsanımızı yaşatacağız, bu sayede devlet yaşayacak. Milletimizi ilelebet var edeceğiz, devleti ilanihaye koruyacağız. Diyorum ki devletimiz yaşasın, milletimiz var olsun, Tanrı Türk'e yar olsun, Türk ve Türkiye Yüzyılı hakim olsun."
MHP Genel Başkanı Bahçeli, terörle mücadelede şehit düşenleri hürmet, rahmet, minnetle andığını belirterek, "Allah hepsinden razı olsun diyor, yolumuzdan asla dönmeyeceğimizi inançla haykırıyorum." ifadesini kullandı.
AP SEÇİMLERİ DEĞERLENDİRMESİ
Bahçeli, Avrupa Parlamentosu'nda (AP) görev alacak 720 milletvekilinin seçimi dolayısıyla 27 AB ülkesinde yapılan seçimlerin önemli siyasi sonuçları ortaya çıkardığını söyledi. Bu kapsamda Belçika Başbakanı Alexander De Croo'nun istifasıyla birlikte Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından alınan erken seçim kararının Avrupa'nın siyasal yapısında ciddi değişimlerin habercisi olduğuna işaret eden Bahçeli, şu görüşleri paylaştı:
"Yükselen ve inişe geçen partilerin veya ittifakların yol açtığı sancılı tartışmaların, bu doğrultuda AP'ye havi yeni sandalye dağılımlarının bizi ilgilendiren yanı Türkiye-AB ilişkilerinin nasıl bir seyir izleyeceği konusudur. Çünkü Türkiye-AB arasındaki ilişkilerin istikrarlı, iyi niyetli ve önyargılardan uzak şekilde ilerlemediği ortadadır. Kaldı ki AP'nin son yıllarda Türkiye'ye subjektif bakışı, özellikle terörle mücadeleye sakat yaklaşımı, fazla söze yer ve gerek bırakmamaktadır.
AP seçimlerinde oy kullanan milyonlarca seçmenin, daha korumacı, daha içe kapanmış, çağımızın en temel sorunlarının başında gelen göç ve sığınmacı meselesine karşı kapıları örten bir Avrupa siyasetine destek verdiği anlaşılmaktadır. Elbette bu kendilerinin bileceği bir şeydir. Ancak aşırı sağın tırmanışı olarak yorumlanan son seçimin ortaya çıkardığı gerçek, en başta sosyal ve ekonomik itirazların toplumsallaşıp siyasallaştığını göstermektedir."
Bahçeli, Rusya-Ukrayna savaşının yaygın risklerinin, 3. Dünya Savaşı'nın dillendirilmesinin, Covid-19 salgınının neden olduğu hasarların, medeniyetler ve milletler arasındaki diyalogların zayıflamasının ve sınır aşan göçlerin ağırlığının, demokratik tercihlere yansıdığını dile getirdi.
Demokrasi, özgürlük, insan hakları, hukuk, adalet gibi kavramların çarpıtılmasının, yalnızca sözde hatırlanmalarının beşeriyeti anlam ve değer bunalımına sürüklediğinin altını çizen Bahçeli, bunun sonucunda istikrarsızlıkların kökleştiğini, katliamların seriye bağlandığını, siyasal, sosyal ve ekonomik adaletsizliklerin çıta yükselttiğini aktardı.
"HAKLININ GÜÇSÜZ, GÜÇLÜNÜN HAKSIZ OLDUĞU ULUSLARARASI SİSTEM HER YERİNDEN YARALIDIR"
İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan dünya nizamının çatırdadığına dikkati çeken Bahçeli, bunun yanında AB'ye itirazların da gittikçe yoğunlaştığını ifade etti. Bahçeli, "Haklının güçsüz, güçlünün haksız olduğu uluslararası sistem her yerinden yaralıdır. İsrail, Gazze'de soykırım yaparken, etkisiz ve cılız açıklamalarla günü geçiren, daha kötüsü İsrail'e destek sağlayan sözde medeni ve gelişmiş ülkelerin ikiyüzlülüğü artık taşınamayacak bir yüke dönüşmüştür." diye konuştu.
Bahçeli, 9 Haziran'da Gazze'deki Nuseyrat Mülteci Kampı'na, sözde 4 rehineyi kurtarmak adına saldıran İsrail'in, 67'si çocuk, 57'si kadın olmak üzere 274 masum Filistinliyi katlettiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Böylece İsrail soykırım suçuna bir yenisini daha eklemiştir. Bu insanlık dışı saldırıyı lanetliyor, hayatlarını kaybeden Filistinli kardeşlerimize Allah'tan rahmetler diliyorum. İsrail, Uluslararası Adalet Divanı'nda soykırım suçundan yargılansa da buna aldırış etmeden mazlumları canice öldürmektedir. Uluslararası barış, huzur, istikrar ve güvenliği sağlamakla görevli kurum ve kurullar iflas etmiştir. Geldiğimiz bu aşamada AB'nin ve yeniden seçimi yapılan AP'nin bir vicdan, adalet ve insani muhasebe yapması mecburiyettir. Çünkü yangın sadece Gazze'yi yakmakla kalmayacak, Avrupa ülkelerini de doğrudan doğruya etkileyip, insani felaketlerin sonuçlarıyla yüzleştirecektir."
"GERİ KABUL ANLAŞMASI SONLANDIRILMALIDIR"
Devlet Bahçeli, göç ve sığınmacı akınının yalnızca Türkiye'nin değil, çağın ve tüm dünyanın en çarpıcı, en yakıcı sorunlarından birisi olduğunu ifade ederek, hiç kimse bu ağırlaşmış mesele üzerinde kafa yormazken, parti olarak aralarında uzman ve akademisyenlerin bulunduğu nitelikli bir komisyonca dört başı mamur şekilde hazırlığı yapılan "Sınır Aşan Göçler" çalışmasını gündeme taşıdıklarını anlattı.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Demografik istiklalimizi, demografik istikbalimizi zedeleyecek tehlikeli akımlara karşıyız, nüfus dengemizi, milli yapımızı, bu coğrafyadaki varlığımızı melezleştirecek insan akınlarının sonuna kadar karşısındayız. Ülkemizde geçici koruma statüsüyle bulunan Suriyeli sığınmacıların gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşleri kademe kademe sağlanmalı, düzensiz göçün beli kırılmalı, Geri Kabul Anlaşması sonlandırılmalıdır. MHP'nin bu mühim konuya bakışı milletimizin bakışıyla bir ve aynıdır. Ayrıca MHP, Avrupa Birliğiyle inişli çıkışlı üyelik sürecine kategorik bir reddiye içinde değildir. Bilakis üyelik müzakerelerinde ipe un seren ve reddiyeci tavır takınan AB'dir. Dünya sadece AB'den de ibaret sayılamaz. Onurlu, eşit hak ve sorumluluk içeren, milli ve manevi değerlere hürmet gösteren, başkent Ankara'yı Brüksel'in kapı kulu haline getirmeyen bir üyelik statüsüne itirazımız elbette olmaz, olamaz.
Ne var ki aksi politik adımlar Türkiye'yi hiçe saymaktır ki buna sessiz kalmamız eşyanın tabiatına aykırıdır ve AB ile üyelik sürecini bu şartlarda ilerletmenin veya bu uğurda emek harcamanın hiçbir manasından bahsedilemeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti tam bağımsız bir devlettir, bağımsızlık milletimizin şeref ve namus sancağıdır. Sancak yere düşmeyecek, Türkiye kör labirentlerde yolunu kaybetmeyecektir."
"TÜRKİYE EKONOMİSİ ZİNCİRLERİNİ TAMAMIYLA KIRACAKTIR" Bahçeli, Türkiye ekonomisinde güven veren kararların, istikrar vadeden tedbirlerin, halkın refahını gözeten vizyoner atılımların farkında ve destekçisi olduklarını belirtti. Bahçeli, "Bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 5,7, üst üste 45 aydır da büyüme başarısı gösteren Türkiye ekonomisi inanıyorum ki enflasyonda da en kötüyü geride bırakmıştır. Merkez Bankası rezervlerindeki yükseliş umut vericidir." dedi. Ekonomi yönetiminin doğru ve kararlı politikalarının, güven ortamının kökleşmesinin, hayat pahalılığının düşüşe geçmesinin memnuniyet düzeyini artırdığına işaret eden Bahçeli, şunları söyledi: "Dar ve orta gelirli insanımızı enflasyona ezdirmemeliyiz. Emeklilerimizin şikayetlerini kademeli şekilde dindirmeliyiz. Büyüyen, güçlenen ve gelişen Türkiye ekonomisinden her kesimin, her insanımızın adil ve hakkaniyetli pay alması için elimizden geleni yapmak durumundayız. Fiyat ve finansal istikrarın ivmesi; ihracat, üretim, istihdam, yatırım seferberliğiyle Türkiye ekonomisi zincirlerini tamamıyla kıracaktır. Çiftçimizden memurumuza, işçimizden esnafımıza, emeklimizden sanayicimize kadar herkesin yanındayız, haklı taleplerinin takipçisiyiz. Taşeron firmalarda çalışan kardeşlerimizin kadroya alınması, staj ve çıraklık mağduru kardeşlerimize el uzatılması, terörle mücadelede yaralanan, ancak gazi sayılmayan 20 bine yakın kardeşimize gazilik unvanının verilerek şeref aylığının bağlanması, uzman çavuşlarımızın kadroya alınmalarıyla mesleki güvenceye kavuşturulmaları, yardımcı hizmetler sınıfındaki kardeşlerimizin sorunlarının çözülmesi, her insanımızın onurlu ve hiç kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdüreceği bir gelir düzeyine ulaşması hedeflerimiz arasındadır." MHP'nin, "asgari refah seviyesinin endeks üzerinden hesaplanması ve ailelere gelir desteğini" içeren çalışmasını da gösteren Bahçeli, "Bu proje, hayata geçmesi için parti olarak üzerimize düşen çalışmayı, diğer partilerle olan diyaloğu ve hangi kesimden olursa olsun; aç, susuz, fukara, kim varsa hepsiyle kucaklaşmayı hedef alan bir çalışmadır." diye konuştu.